29 Ağustos 2009 Cumartesi

Zafer !

Yorumsuz !


Olacağı buydu işte..
Sen, kaale alıp masaya oturursan, bu densizliğe de şaşırmayacaksın!

PKK silah bırakma şartlarını öne sürmüş:

- Sıradan militana genel af.

- Yönetim kadrosuna 3’üncü bir ülkede belli bir süre iskan imkanı. Ve bu imkanın masraflarının Türkiye tarafından karşılanması.

- Öcalan’a normal cezaevinde kalma hakkı sağlanması, belli bir süre sonra da cezanın ev hapsine çevrilmesi.

Sizi adamdan sayıp masaya oturanın da.. Sizin de.. O masum canlar, iliklerinizden çıkacak!

TRT Şaş !


TRT haberlerini seyrediyordum.. Kürt Açılımı ile alakalı bir haber esnasında şaştım kaldım..
TRT'nin haber spikeri en azılı açılımcıların sözcüsü gibi konuşuyor, yorumluyor, muhalefete giydiriyor!
Resmen hükümet sözcülüğü yapıyor adam.. Bu nedir yahu?! Hiç böylesine denk gelmemiştim..
Tamam TRT devlet kanalı, tamam her hükümet kendi adamını atıyor kurumun başına ama nice hükümetler sırasında nice TRT haberi izlemişliğim vardır, hiç rastlamamıştım bugüne kadar..
Kadrolaşma her hükümet döneminde vardır. Ama bu kadar da göz önünde olmaz ki! Ayıp!

Gelelim "Kürt Açılımı" meselesine..
Öncelikle bu bir balondur.. Demokrasi balonudur.. İçi boştur.. Dolu da olmamalıdır zaten..
Pozitif ayrımcılıktır bir kere.. Adında bile hayır yoktur.. Neyi, kime açıyorsunuz efendiler?!

Gelelim açılımın açılışına..
*Öcalan'a tecrit bitecek..! Yanına 3-5 mahkum gönderilerek.. Pek tabi bunlar da o yolun yolcularından olacak.. Yani Öcalan'a volta arkadaşı gönderilecek.. Sıkıyorsa gönder 80 ülkücülerinden..
Yada gönder bir şehit yakınıı mahkumu.. Hadi kaynaştır-barıştır bakalım :)
*Vatandaşlıktan Çıkarılan Kürtlere İade-i Vatandaşlık..! Yahu adamlar zaten "Bize zorla Türk kimliği veriyorlar, TC yazan, ay-yıldızlı kimlik veriyorlar" diye böğürmüyorlar mı?
*Bölge Vatandaşına Şefkat..! Nasıl yani? Egedekine zulüm mü? Yada şimdiye kadar Egedeki kollanıyordu da GüneyDoğudakilere zulüm mü vardı? Egeli bir çocuğun elinde Apo posteriyle polisin kafasına taş attığı görülmüş mü? Bunun açılımı da, hani, polisi taşlayan çocuğa polisin iki tokat atması ile oluşmuş sözde zulüm mekanizması..
*Kürtçe Engelinin Kaldırılması..! Kürtçe köy isimleri konulabilecekmiş.. Kürtçe isim konulabilecekmiş bebelere.. Kürtçe yayın serbest bırakılacakmış.. TRT-Şeş unutuldu sanırım :)
En acısı da, askeri bölgelerde dağlarda yazan "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" sözleri silinecekmiş..
İncitici oluyormuş zira.. Hasbinallah..!

Açılım açılım dedikleri de bu işte.. Daha da açılmaz.. Zira ne daha da açılacak yerimiz kaldı, ne açtıracak bir ordumuz.. Maksat gündem olsun.. Ama ne gerek var cici görünmeye? Ne gerek var görevini yapan muhalefete "oy peşindeler" giydirmesine? Ne gerek var açılıma?
Laz Açılımı nerede diye sorarlar adama.. Hanimiş Çerkez Açılımı? Peki ya Rum Açılımı?
Bunlar da bizim vatandaşımız değiller mi? Bunlara da bir şey açmamak ayrımcılık olmaz mı?
Bu insanlar birşeyler açtırabilmek için illa ellerine silah alıp masum kanı mı dökmeliler?
Devletimiz sağolsun bize yeter demeleri ceza mı olmalı bu insanlara? Yapsanıza bir kıyakta bunlara? Yada kimseye yapmayın.. Budur, pozitif ayrımcılık dediğim işte!
Ergenekon içeride, Nurgenekon dışarıda..

Hacı Bektaş demiş ki, "Bir olalım, iri olalım, diri olalım"..
Atatürk demiş ki, "Türk demek, Türkçe demektir.. Ne mutlu Türk'üm diyene"..

Bize daha da diyecek söz bırakmamışlar..
Anlayan anlar, anlamayan akar gider..

28 Ağustos 2009 Cuma

Okunamayanlar !


Ramazan için geçerli..
Okuyamıyorum a dostlar!
Canımın istemediğinden değil..
İstiyorum ama okuyamıyorum..
Bugün aldım elime kitabımı, okumaya başladım..
Bir satır, iki satır derken.. Tam 1 saat geçmiş hâla 3. satırdayım!
Bakar-kör olmuşum. Bir saat aynı satırı okumuşum.. 1. ve 2. satırı ise hiç hatırlamıyorum bile..
Oruç zihnimi neden bu kadar engelliyor?
Yok yani zoraki de tutmuyorum ki, tamamen isteyerek, severek, hür irademle tutuyorum..
Eşim bile bir naif yaklaşıyor iftar saati yanıma.. 'Aman sen sakin ol bey' gibisinden..
İşin aslı, sakinim zaten.. Hem de çok sakinim.. Neden bu kadar kasıyorsunuz zevcem?
Sinirlenmeyi düşünmeye bile mecalim olmuyor ki.. :)
Ama ramazan girdi gireli 2 sayfa kitap okuyamaz oldum..
Hem de elimde de okunmayı bekleyen bunca güzel kitap varken! (Cobenler, Connellyler, neler neler)
O yüzden, 11 aylar bekleniyor kendimce..

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Soru: Mezar?


Kadın mezarları, Anadolu geleneklerine göre erkek mezarlarından daha derin kazılıyor..
Neden?
A- Kolayca kaçamasınlar diye..
B- Kadın cesedi, erkek cesedine göre daha çok koktuğu için..
C- Batıl inanç..
D- Hiçbiri. Çünkü..

25 Ağustos 2009 Salı

11 Aylar !

"11 Aylar" bekleniyor kendimce..
.

Form Durumu






%100 Fit..

İmza !


8 aylık hamile bir ineği şişledikten sonra canlıyken karnını yarıp danasını çıkarıp onu da kestiler!
Bunu yapan sözde modern kesimhane! İnanamıyorum !
Öncelikle, ay ben fena olurum, bana dokunur demeden, görüntüyü buradan izleyin ..
Sonra da işi kınamakla bırakmayın ve şu dilekçeye imza atın;
Kınamak, üzülmek yetmiyor! Bir imza da siz atın bu dilekçeye!

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Pis Universe !

2009 Dünya Güzellik Kraliçesi Miss Venezuela Stefania Fernandez oldu..
Bu Venezuela hükümeti Venezuela Tanıtım Fonu'nu olduğu gibi Miss Universe jürisine yediriyor gibi!
Ardarda 2. kez, toplamda 6. kez yine Venezuela kazandı.. Şike var kesin..

Biz anlamıyoruz sanki bu işten! Kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz efendiler?!
Bu seneki yarışmacılar için söylemiyorum ama nerede kardeşim Miss İsveç, İzlanda, Finlandiya?
Ha? Cevap yok tabi! Cevap veremezsiniz, zira ben güzelden anlarım!

Benim adayım, aşağıdaki Miss Puerto Rico'ydu.. Mayra Matos..

Yazık oldu..


Arkandayım Mayra!

TheTurk'i

İstihareye yattım zamanında :p , orada bana sordular: "Nasıl olursa, nasıl olur?"
Cevap verdim ben de: "Güzel olursa, iyi olur!"
Sonra.. Rabbime sordum, Aysun dedi..
Kırmadı erenler sağolsunlar.. En güzelinden, Aysunumu verdiler bana..

Çok seviyorum zevcem hazretlerini..
O da beni sever sağolsun, bakınız nasılda seviyor dolma parmaklarımı :)

Dün işyerinden arkadaşı sormuş zevceme: "Eşin ev işlerinde yardım ediyor mu?"
Eşim de cevap vermiş: "Yok o paşa torunudur!" :)

Ben de Nefi'den bir çalıntı yapayım hemen :

Zevcem hanım bana paşa torunu demiş..
İltifatı bu sözde zahirdir..
Maçoluk meşrebim zira,
İtikadımca paşa, dedemdir :)

İslam ve Kedi


İş bu yazı, kedilerime "tüylüdür, evde beslemek günahtır" diyen sevgili misafirlerime ithaf edilmiştir.. İslamiyet’te kediler “temizlik” ile simgelenmiştir ve saygın bir yer edinmişlerdir.
Öyle ki, Hz. Muhammed’in bile bir kedi dostu olması müslüman kediciler için tam bir övünç kaynağıdır. Zira, kedi beslemek sünnettir.. Hz. Muhammed, Uhud seferinde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o kedinin etrafından dolaştırmış. Ve seferden döndüğünde o nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenerek adını Müezza koymuş. Siyah beyaz bir habeş kedisiymiş Müezza. Ağzının içinde üst damağında lekeleri varmış. Bu sık rastlanmayan damağında leke olan kedilerin Müezza'nın soyundan geldiği kabul edilir. Müezza, muhtemelen bir sokak kedisiydi ve Mekke’nin sıcak kavurucu çöl sokaklarından Hz. Muhammed’in ilgisi ile kurtulmuştu. Hz. Muhammed, kedisi Müezza’yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed’in giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Hz. Muhammed, Müezza’yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek kalkmayı tercih etmiş.

Hz. Muhammed, kedisi Müezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken... Sahabei Kiram Ebu Nuaym "Ya Resul o sudan kedi içti" deyince, Resulullah "Onlar en temiz ağıza sahiptirler" buyurmuş ve abdest almıştır.. Daha sonra da sahabeden bir hanım şöyle anlatır; Eshab-ı kiramdan Ebu Katade’nin abdest alması için bir kaba su koymuştum. Kedi gelip bu kaptan su içiverince Ebu Katâde biraz daha su içmesi için, kabı kedinin önüne uzattı. Benim kendisine hayretle baktığımı görünce, "Niye hayret ettin ey kardeşimin kızı, Resulullah efendimiz, (Kedi pis değildir, etrafınızda dolaşsın) buyurdu. Kendisi de abdest almıştı, ben de sünnet eylemekteyim" dedi. Ebu Bekir Vasiti hazretleri anlatır; Bir gece Peygamber efendimizi rüyamda gördüm. Bir senedir, o kadar çok sıkıntının tesirinde kaldığımı, çok zayıflayıp ayakta namaz kılamaz hâle geldiğimi arz ettim. Evimizdeki kedi yavrulamıştı. Ben bu sıkıntı içinde düşünürken, bir köpeğin kedi yavrularından birisini yakalamaya çalıştığını gördüm. Bastonumu vurunca, kaçtı. Kedinin annesi gelip yavrusunu alıp gitti. Ondan sonra iyileştim; namazlarımı ayakta kılmaya başladım. O gece rüyamda yine Peygamber efendimizi gördüm. (İyi olmanın sebebi, bir kedinin senin için teşekkür etmesidir) buyurdu..

Birgün Abdurrahman b. Sahr adlı bir sahabe bir kediyi kucağına almış onu beslerken Peygamber Efendimiz (s.a.v)’i görür. Kediyi beslediğinden dolayı utanır ve saklanmaya çalışır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)de ona gülümseyerek "Ebu Hureyre (kedilerin babası) utanma, öğün" der ve gider. O günden sonra Abdurrahman b. Sahr'a artık Peygamber Efendimiz (s.a.v)in hitap ettiği gibi hitap edilir. Kendisi de bir kedi dostu olan ve hadisleri aktaran Abu Hureyre Hz. Muhammed’in kedilerin ticari alım satımını yasaklattığını söyler. Hatta Abu Hureyra’nın aktardığı hadislerde “kedisini kapatıp aç bırakan bir kadının cehennemde çektiği cezadan” bahsedilir. Mesaj oldukça açıktır. Kedilere iyi muamele şarttır. Belki bu hadislerden belki de kendi öz inancımızdan bilmiyorum ama çocukluğumuzda kedilerin canını acıtanlar için hep aynı şey söylenir dururdu. “Bir kediyi öldürürsen yedi cami yaptırman gerekir”.
Belki de İslamiyet’teki bu gizli kedi sevgisi sebebi ile İslam ülkelerinin sokakları kedilerle doludur Bir gün namaz kılarken bir yılan Hz. Muhammed’e yaklaşmış arkasından ve Hz. Muhammed’i sokmaya kalkışmış. İşte tam o sıra oralardan geçen bir adam Hz. Muhammed’in zor anına yetişip kedisini yılanın üzerine salmış. Ve bilindiği üzere yılanın amansız düşmanı olan kedi, yılanı boğmuş. Yılanın zehirli ısırığından kedi sayesinde kurtulan Hz. Muhammed kedinin sırtını okşamış. O günden beridir de kediler sırt üstü yere düşmezlermiş. Aktarılan bilgilere göre de kediler mırlamalarında şükredip "ar rahim" diye zikrederler. Dünyaya gelen canlı mitolojisinde Hz. Adem ile başlayan insan sürecinden sonra yaratılan ilk canlılar yılan ve kedidir. Ve ilginçtir ki, hemen her dinde, yılan kötülüğü kedi iyiliği temsil etmiştir. Bugün dahi yılanın en korktuğu canlı kedidir. Öyle ki, kedinin kokusunu aldığı yere giremez yılan..

Evde kedi beslenebilir. Dini açıdan sakıncası yoktur. Nitekim Hz Peygamberin, çoğu sahabe-i kiramın ve çoğu evliya zatların evlerinde kedileri vardı. Örneğin Mevlana'nın velilerinden biri olan Pir Esad Sultan ya da yaygın lakabıyla “Pisili Sultan” da kedileri çok severdi. Tıpkı Hazreti Muhammed ile ilgili hadisleri bizlere aktaran Kedi Babası lakaplı Ebu Hureyre gibi. Öyle ki kedisi ölümünden sonra sandukasının hemen sol tarafına ayakucuna gömülmüştü. Kim bilir Pisili Sultan'ın ayakucunda yatan bu kedicik, Mevlana'nın Mesnevi'sini süsleyen o muhteşem şiirleri sultanının eteğinde doğrudan Mevlana'dan dinlemişti.
Kedilerin evrensel “güçlü olan yaşar” prensibinin en sağlam örneklerinden olduğunu kabul kadar, tüm dinlerin hatta, tek tanrılı dinler öncesi dönemin ilgi duyulan “yaratıkları” olduğunu da kabullenmek gerekiyor. Elbette hiçbir din kedilerle ilgili bir inanç mimarisini sunmaz. Ancak kedilerin mistik bir yönü olduğu da muhakkak. Çünkü hemen tüm inanç pratikleri kedilere bir şekilde gönderme yapmakta.

Derleme: Ben, şahsen, bizzat kendim..
Kaynak: Güvenilir :)

23 Ağustos 2009 Pazar

Ramazan #2


Geçen hafta gasilhanede hocalarla ramazan muhabbeti yapmıştık..
Hoca, hocadır.. Bir önceki din etiketli yazımda da değindiğim gibi, olmayanı olur gösterme mevzuu yine..
Ramazan'ın bu sene ağustosa denk geldiğinden, çok sıcak olacağından, orucun zorlaşacağından dem vuruyordum ki, atladı oradan hazret: "Merak etme patron, Allah verir kolayını serinler hava.."
Ayy bir mutlu oldum, bir mutlu oldum ki.. Demek ki kuş gibi hafif geçecek ramazan yine derken..
Ramazan'ın girmesiyle tesadüf ki hava sıcaklığı artmaya başladı Bursa'da.. Herkesin dili dışarıda :)
Yahu Allah neden yazı kışa çevirsin ki biz rahat oruç tutalım diye?
Vermiş emri bir kere, farz etmiş.. Demiş ki; "Ramazan ayında benim için oruç tutacaksın!" Bitti..
Uzatmanın, süslemenin, kolaylamanın, kolaya kaçmanın, sempatik göstermenin manası ne?!
İnanıyorsan, ibadet etmek istiyorsan, kolay-zor, soğuk-sıcak demeden tutacaksın orucunu..
Tutmayan da tutmayacak.. İnanıyorsa Allah'a hesap verecek. Bence, inanmıyorsa da verecek..
Ama o verecek yahu, sana ne be adam!
Belki gereksiz uzatıyorum bu konuyu ama, bu tür allama pullamalara sinir oluyorum!
Madem bu kadar kolaylaştırmak istiyorsun, oldu olacak otur bi simülasyon geliştir, gözlük takalım hacca gitmiş olalım. Yada ne bileyim namaz makinası yap, otomatik kıldırsın bize..
Yahu zorluk olmadan, zorluk çekmeden zaferin ne anlamı var?
Hiç bir büyük zafer yoktur ki, dikensiz yollardan gidilsin.. Neyse..

Su insan vücudunun en olmazsa olmazı.. Bilinenden çok çok daha gerekli..
Bünye susuz kaldığı zaman, akıl da gidiyor.. Hele bir de sigara tiryakisiysen..
Yapacaklarını unutuyorsun, trafikte potansiyel canavarsın vs..
O gassal imam arkadaşımızı dün dili dışarıda, hayattan bezmiş görünce bu karikatür geldi aklıma :)

Plajda Final !

Ben demiştim :)

Al(M)anya kazanacak demiştim.


Alman Christine Aulenbrock-Victoria Bieneck ekibi şampiyon oldu,
Türkiye de yeni Rıdvan'ını bulmuş oldu :)

3G


Turkcell bu kez becermiş şu reklam işini..
Benim dilime bile pelesenk oldu.. Şarkı güzel, oyuncular güzel, reklam güzel..
Evrim Solak (Küçük Kız Kardeş) ve Zeynep Evrim Aydın (Abla) çok tatlı oynamışlar..
Birbirlerine çok uyumlular ve gerçek abla-kardeş gibiler sanki.. Gülücükler bile kardeş..
-Sana aldığım kolyeyi mi takıyorsun?
-Böyle her zaman yanımda oluyorsun..

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Portre #4: Plato


Yunan filozof, yazar ve matematikçidir.
Socrates'in öğrencisi, Aristo’nun hocasıdır.
Asıl adı olan Aristokles, bugün kullanılan “Aristokrasi” kelimesinin kökenidir..
Batı felsefesinde, Yunanca’da geniş göğüslü anlamına gelen "Plato" lakabı ile,
Doğu felsefesinde ise "Eflatun" adıyla tanınmıştır..
Yaptığı çalışmalarla, “Maddesel olmayan, sadece düşünsel boyutta var olan” anlamındaki “Platonik” deyişiyle ilişkilendirilmektedir..
Dünyanın ilk üniversitesi olan “Akademia”nin kurucusudur..
İslam ve Hıristiyan felsefesine etkileri büyük olmuştur.. (Bkz. Hadis Meselesi)

Hadis Meselesi !


Hadis-i Şerif, Hz. Muhammed (SAV)'in söylediği sözler anlamına gelir..
Cahiliye devri, islam öncesi Arap Yarımadası'nın durumudur..
Lakin, değişen bir şey olmamış, kanaatimce o mübarek sözler günümüze dürüstçe gelememiştir.
Hadis vardır, sahih hadis vardır.. Sahih hadis nedir? Gerçek hadistir.. Ama neye göre, kime göre?
Sahih denilen hadislerin doğruluğu da şüphelidir..
Misal;
"Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışınız."
Bugün her hocanın (hele cenaze namazlarında) ağzından düşürmediği ve hadis dediği bir cümledir.
Evet güzel bir cümledir. Ama hadislik ile ilgisi yoktur. Ne hadistir, ne sahih hadistir.
Bu sözü peygamber efendimiz söylememiştir. Bu cümlenin orjinali şudur;
"Bu insanlar hiç ölmeyeceklermiş gibi çalışıp, ölmek üzerelermiş gibi tıkınıyorlardı."
Kim söylemiştir? Plato!
Kimler için söylemiştir? Agrigentum'lular için!
Plato kimdir? Milattan önce 427 yılında (yani 2436 yıl önce) doğmuş, Yunan filozoftur..
Agrigentum neredir? Sicilya adasının güney kıyısında bir antik kenttir..

Hz. Muhammed (SAV)'in her sözü mutlak güzeldir. Ama her güzel söz de O'nun değildir..
Bu çoğu hoca kısmının, peygamberi, dini, kitabı sevdirmek için bunca kasması nedendir?
Bu neyin çabasıdır?! İslam ehlinin aklı fikri yok mudur? Sen sevdirmezsen, sevemeyecekler midir?
Olmayanı, oldu göstermek ile kimi, neyi yücelttiklerini sanmaktalar?
Bu sözü Plato söylemişse gidip ona mı tapacağım ben? Doğrusunu öğren, öğret ki hoca olasın!
Halbuki, bunu sözde çok okuyup takip ettikleri Fethullah Gülen hocaefendileri bile açıklamıştır!
Hoş onu da okudukları yok ya!

Bu hadis meselesine bir örnekte şudur ki;
"Ben Arap'ım ama Arap benden değildir" / "Arapları seviniz çünkü ben de Arap'ım"
Bu cümlelerin ikisine de bazı çevrelerce hadis denilir. Tabii birini kabul eden diğerini kabul etmez..
Bence ikisi de hadis değildir, uydurmadır.
Överken "7 cihan serveri", "Uğruna 18.000 alem yaratılan", "Allah'ın sevgilisi" tabirlerini kullandığımız birini, ben "Arap" kabuğuna sığdıramam!
"Arap değilse neden oraya indi, neden Türkler'e inmedi?" türü Arap sevdalısı soruları da,
'Araplar bozuktu, Türkler değildi. Peygamber yol gösteren demektir, yolunu kaybedenlere indi" diye cevaplamakla mükellefim ben, şahsen, bizzat kendim!

Adli Tıp #4


Ailecek bir tatil.. Böyle biter mi!
Hayatta kalan gözüyle bakıldığında; Annesi, hanımı ve oğlu ile mutlu, güzel, güneşli günlerdi..
Öğretmen, hanımı ve oğlunu alarak tatile çıkmak istemiş, çocuğa bakması için annesini de almıştı..
Dönüş yolunda, hem de evlerine 20 km kala, trafik kazası Susurluk misali.. Arabayı süren, O..
Annesi, eşi ve çocuğu kurtulamıyor, kendisi kurtuluyor.. Bu acı tahayyül edilebilinir mi?
Rastgele yoldan geçen evli bir erkeğe sorsan, -Hayatındaki ilk 3 varlık kimlerdir?-
Cevap %95 "anam, eşim, çocuğum" olmaz mı? Allah sabır versin! Çok etkilendiğim törenlerden biri oldu..
Cenazeye katıldı 30 yaşındaki öğretmen.. Aldığı sakinleştiricilerin hesabı yoktu..
Oğlunun tabudundan ayrılamadı. Kayıplardaydı.. Ona baktıkça, ben ağladım!
Kulaklarımda kalan: "Ben neden ölmedim baba!"

Plajda Smaç !

Alanya'da düzenlenen 2009 SWATCH Gençler Dünya Şampiyonası'nda finallere gelindi..
Organizasyon mükemmeldi.. Başardık bu işi..
Seyirci eksik ama normal.. Dünyada pek takip edilen bir spor olmamasına bağlayabiliriz bu durumu.
Ben severim, o ayrı.

Dün benim de izlediğim maçta, yarı finalde Rus takımını güzel bir oyunla eledi Alman ekip. Beğendim.. Bieneck ve Aulenbrock, bugün finalde bir diğer Rus ekibi Chaika–Karapischenko ile karşılaşacaklar.
Kazanan, Al(m)anya olacak gibi..
Brezilyalılar ise, göründüğü üzere pılısını pırtısını toplayıp erkenden döndüler..

Hazırlanmaları gereken bir karnavalları var nitekim.. O da güzel..

21 Ağustos 2009 Cuma

Ne Okuyorum? #4

"Kimseye Söyleme / Harlan Coben"

Ramazan

Ramazan geldi, hoş geldi..
Mahya ışıkları çıktı yine piyasaya.. Seviyorum bu tarzı.. Camiler daha sempatik oluyor..
O kadar sempatikleşiyor ki, millet namaza koşuyor.. Başka açıklaması yok bunun..
Ramazan geldi.. Herkeste bi huşu, herkeste bir Allah aşkı, herkeste bir ibadet sevdası..
Otuz gündüz ağzını kapat, arın-kurtul günahlarından.. Hele bir de akşamına teravih kıldın mı..
Ne? Bir de bütün bunların üstüne yasin mi okudun? E sen oldun artık o vakit! Erdin gitti!
Artık gönül dostların Celaleddin Rumi, Tebriz'li Şemsi.. Kurtardın paçayı şeytandan artık..
Uçmaya hazır ol rüyalarında.. Bu uçuşların birinde de kesin peygamberimizi de görürsün..
Ben gördüm, ordan biliyorum.. Yanında da kavrukça bir adam.. Bilal Habeşi yahu, tanımadın mı?
Ulan!
Nasıl kızıyorum size anlatamam!

Maşallah ki televizyonlarımız da buluyor hak yolunu bu ay.. Her kanal bir babayı taşıyor ekrana.
Bu kervana en son Kurtlar Vadisi'nin Ömer Baba'sı eklendi, inanamadım. Bu da ayrı bir konu..
Neyse, bu babalar da pek nur yüzlü oluyor genellikle.. Al içine sok, o derece ak-pak..
Her sene aynı sorulara cevaplar veriyor bu babalar..
"Hocam, flüt çalmak orucu bozar mı?"
- Bozmaz evladım!
"Hocam, sakız çiğnemek orucu bozar mı?"
- Zıkkım çiğne evladım!
"Hocam biz köyde eşşek sürerük, eşşeğin semerinin kaşi celii öyle oraya da ıslanii öyle orasi.. Yıkanmak gerekiyür mi?"
-Tabii ülmühüm. Ha eşşeğin semerinin kaşi, ha s...... başi.. Tabi ki yıkanacaksın yaw"
"Hocam, kocam işsiz, ben çalışsam caiz midir?"
- Caizdir evladım! Ama kocan da iş bulsun!
"Hocam, kocam işsiz diye babam boşanmamı istiyor, ne yapmalıyım? Siz ne derseniz onu yapacağım!"
Bu sorunun devamında da kocasının nasıl iyi biri olduğundan, ama şanssız olduğundan bahsetti..
Bunun cevabı benden gelsin o zaman: Allah belanızı versin kadın! Babanın da, senin de!
Yahu böyle soru olur mu? Hoca "boşan" dese boşanacak! Ne günlere geldi bu memleket!
Evlenmişsin, çoluk çocuğun var! Çocuğun yoksa kedin, köpeğin, itin, tımarın var!
Paylaştığın bir hayatın var! Gençliğini verdiğin bir kocan var! Paylaştığın yastık var!
Hiç mi önemi yok bunların be kadın?! Ne demektir -hoca ne derse- onu yapmak?!
İşsiz diye "boşan" diyen babanın nasıl bir kalbi vardır? Bu evladını korumak mı oluyor?

Türk aile yapısından kim bahsedebilir ki artık? Bu iş ramazan hocalarına kalmış!
Vah benim aile kültürüme! Vah benim cahil yurdumun, cahil insanına! Vah!

18 Ağustos 2009 Salı

Monk

Monk; Karısı Trudy’nin 1997 yılında öldürülmesinin ardından saplantı-zorlantı (obsesfif-kompulsif) bozukluğu ve çeşitli fobilerle baş etmek zorunda kalan, ürkek ve komik bir kişiliğe sahip malulen emekli polis dedektifi Adrian Monk (Tony Shalhoub)’un başrolü aldığı ve her bölümde farklı farklı olayları müthiş zekası ve herkesten kaçan ama ondan kaçamayan ipuçlarını dikkatle birleştirerek çözdüğü, Emmy ödüllü efsane dizimdir..


Adrian Monk rolündeki Tony Shalhoub, dizi yayınlanmaya başladığından beri Emmy ve Golden Globe ödüllerine ambargo koymuştur. 2003 yılında ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Altın Küre, 2003, 2005 ve 2006 yıllarında yine ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Emmy ödülü almıştır. Ayrıca dizi 2003 ve 2004 yıllarında ‘En İyi Jenerik Müziği’ dalında Emmy ödülü de aldı..


Dedektifimiz Monk, alışılagelmiş dedektiflerin hiçbirine benzememektedir.. Çok çok ilginç bir karakterdir.. Özünde müthiş naif bir insandır.. Yalnız ürkektir.. Bu ürkekliği bazen bencilliğe varmaktadır.. Özel hemşiresi vardır.. Bu hemşirenin asli görevi, Monk'a mendil vermektir..

Adrian Monk temizlik, titizlik, düzen hastasıdır.. Bu hastalık çok yüksek boyuttadır.. Öyle ki, kenarları köşeli olmazsa, kurabiye bile yememektedir. Tabağına 10 tam sayı ile kare şeklinde ve düzenli yerleştirilmiş kurabiyeler konmalıdır. Yoksa açlıktan ölse yemez! Yine susuzluktan ölse bile "Spring" marka haricinde su içmez. Monk'un belli başlı fobileri vardır. Yaklaşık 150 fobisini sıralamaya göre dizer..
Bu fobiler sırasıyla; Süt, Dikiş iğnesi, Mantar, Gelin, Ayak, Burun, Maymun, Güzel kadınlar, Ateş vs.. olarak devam eder..

Monk, muhakkak izlenilmesini tavsiye edeceğim müthiş bir dizidir.. TNT ve Digiturk ekranlarında denk gelebilirsiniz. İnternetten indirip izleyebilirsiniz.. Veyahut hiç indirmeden buradan da izleyebilirsiniz.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Şımarık !

Kendini kral zannediyor! Haşmetmeapları biraz önce bir sinir fırtınası daha yaşattı huzurlu hanemize!
Yahu bir insan bu kadar şımarık olamaz! Hele bir hayvan hiç olamaz!
Son bir saattir başımızın etini yedi resmen.. Dışarı çıkmak istiyormuş devletlü!
Dışarı dediğimde daire kapısının önü! Çıkıpta ne yapacak? Kapının tokmağını koklayacak!
Kapının tokmağını koklamak için çıkardığı yaygara akıl almaz!

Yahu sen ev kedisisin! Hadımsın.. Ne işin var dışarıda? Nedir istediğin?
Sana dünyanın aşısını yaptırdık, dünyanın oyuncağını aldık, ne maman eksik kaldı, ne catnipin!
El bebek gül bebek baktık, başında nöbet tuttuk, uyumadık uyuttuk, yemedik yedirdik, içmedik içirdik! Yetmedi, azdın.. Gittik sana Acem gelin aldık. Onu da iyi edemedin, elimizde patlattın!
Bir torun veremedin kucağımıza, yine de yüzüne vurmadık! Evlat dedik bağrımıza bastık!

Mırladın, zırladın annen yine kıyamadı kalktı yatağından seni kapıya çıkardı kucağında..
İçeri girdin sustun, o yatınca yine başladın. Doymak nedir bilmedin! Şımarıksın!
Yahu kedi dediğin "mivv" der, bilemedin "miyav" der! "Vıaaaaa" nedir lan? Bu nasıl iğrenç bir sestir!
Senden başka hiç gördün mü "vıaaaa" diye miyavlayan kedi?! Gıcık herif!
Bu orjinal "vıaaaaa" miyavlamanı bize bir saat dinlettin, en sonunda hanımdan azar işittirdin bana..
Seninle ilgilenmiyormuşmuşum diye! Bak sen!
Neyinle ilgileneyim senin ulan! Şımarıklığından, sevgi arsızlığından fırsat mı bırakıyorsun ilgilenmek için! Şu zevcen DuDu'dan utan! Bak bir kere sesi çıkıyor mu? Bir de senden 2 ay küçük olacak..
Hiç mızmızlanıyor mu? Hiç kapris yapıyor mu?! Bahtsız kızımın ağzı var, dili yok!

Zaten kedi normallerinin 3 katısın! Tek doğmuşsun, tamam annenin tek yavrusuydun belki..
Ama bu kadar da şımarıklık olmaz ki! Kesin anne karnında diğer kardeşlerini de sen yedin!
Anneni emerdin, kadıncağız 10 dakika yerinden kalkamazdı takatsizlikten!
Senin bir ayda yediğin mama, cemil cümle mahalle kedilerini aylarca külliyen doyurur!
Bir şey dedik mi?! Yeme dedik mi?! Esirgedik mi hiç?! Kaçırdık mı önünden?!
Yediğin önünde, yemediğin arkanda! Bir elin yağda bir elin balda!
Sevgi desen taa yürekten! İlgi desen baştan,tırnaktan! Hatun desen Acem elinden!


Hiç bakma öyle melül melül!
Tamam ilk göz ağrımızsın ama bu denli şımarıklığının sebebi ne ola ki?!
Başını sevdirmeden mama yemezsin..
Elden ve akan sudan olmazsa su içmezsin..
Azıcık süt içsen binbir nazla inadına kusarsın..
DuDu girmesin diye tuvaletini kokutursun..
DuDu'cuk kuaförden gelir, dayak atarsın..
Kapının tokmağını koklamak için zevcemle beni tartıştırırsın..
Nedir evlat senin benimle alıp veremediğin?!
Şeytan mı girdi oğlum senin içine?
Bi okutup üfletelim mi sana? Muskanı da tasmana mı takalım?!
Ne zannediyorsun oğlum kendini? Kral mı? Peh! Lan kırmızı tasma takıyorsun!
Ulan her tarafın kral olsa ne yazar be.. Adın, Şeker işte! Şeker kral.. Nhahahaha!
Bu evin reisi benim evlat! Bu evde bir kral varsa, o da benim! Hiç heveslenme!
Bakma öyle dedim!
Bakma len!

El Fatiha #2


17 Ağustos 1999 Marmara depreminde, tam 10 yıl önce..
Hayatını kaybedenleri kederle anıyorum..
Lillahi Tealel Fatiha..

Hangimiz İnsan ?


2009 Berlin Dünya Atletizm Şampiyonası, 100 metrede yeni dünya rekorunun resmidir!
100 metreyi 9.58 saniyede koştu bu yukarıdaki Usain Bolt yaratığı.
Yahu ben yerimden kalkıp mutfağa gitmeyi düşünmeyi bile 9.58 saniyede yapamıyorum!
İnsan değilsin Bolt! İnsan olan benim! Sen değilsin! Ama bir şey biliyorsam o da şudur ki;
Atletizm bir din ise, Usain Bolt peygamberidir!
(~_^)

16 Ağustos 2009 Pazar

Pazartesi !


Ne Okuyorum? #3

"Sır / Mustafa Kutlu"

El Fatiha

Bugün EmirSultan mezarlığındaydım..
Gitmişken, Zeki Müren hazretlerine de bir fatiha gönderdim nâcizane..
Allah kabul eylerse..
Nur içinde yat hemşehrim..

Lillahi Tealel Fatiha..

Blog Widget by LinkWithin